Selam!!! ne kadar da uzun zaman olmuş yazmayalı. Bloğuma göz atınca kendimi ıssız bir çölde gibi hissettim oysa ne de güzel şeyler yaşadım bu zaman zarfında neden yazmamışım ben de şaşkınım :). Şimdi başlıyorum anlatmaya, fırsatını buldukça soluğu deniz kıyısında aldım elbette tek başıma değil ailemle. Bazen aynı şeylerden zevk alabiliyor olmamız çok hoş bunu pek sık yakalayamıyoruz :)...
Böyle pozlar verirken kendimi çok komik hissetsem de soonuçtan memnunum :). Bunu yapanın bir tek ben olmadığımı da biliyorum.
Bu zaman zarfında elbette örgüye bol bol vakit ayırdım. Bir kaç iş denemem oldu fakat sonları aynıydı ben hala evdeyim. :) Bunu pes ettiğim manasında söylemedim tabii eninde sonunda birinin işine yarayacağımı umuyorum. bu bez bebeğin hikayesini instagram hesabımda da anlattım. 16 yıl önce aile dostumuz İnci teyzenin koleksiyonundan bir parça. onun o mükemmel odası halen aklımda. kalpli olan örgümse bir kırlent olup evimizin başköşesine yerleşti.
Boyama kitaplarına karşı oldum olası ilgiliyim bu da benim için bir başlangıç olan uyku kaçınca :) Rengarenk kalemlerim beni ilkokul yıllarıma geri götürüyor. Boyadıkça, renkleri birbirine uydurdukça huzuru hissediyorum. Böyle şeyleri kim buluyorsa ne güzel yapıyor. :)
Örgüyle olan münasebetim malum. İnstagramdan da olabildiğince örgüsever takip etmeye çalışıyorum. Bursa' da çok güzel bir etkinliğe imza atan sevgili Busem e teşekkürlerimi bir kez de buradan iletmek istiyorum. Çok güzel, sıcacık bir ortamda, birbirinden tatlı hanımlarla geçirdiğim o iki saat öyle güzeldi ki anlatamam. Bir sonrakinde muhakkak yerimi alacağım.
Fırsatını buldukça kaçtığım deniz kenarından topladığım sarı çiçeklerin bana yaşattığı görsel şölen ve tüm evi saran kokusu halan aklımda. Bir an önce kendimi yine kırlara, çimlere, sahillere atıp doğaya dokunmak için can atıyorum.
Vee Uludağ' dan eşşiz bir görüntü daha. Bursa' da yaşadığım için ne kadar şanslı olduğumu unutuyorum. Denizi, dağı ve iç açan havası beni kendisine bağlıyor. Denize varmadan önce aşmam gereken tepeler bile yetecekken saymakla bitmeyecek bitkiye ev sahipliği yapan Uludağ ile vazgeçilmez bu şehir. Aslına bakılırsa sadece suyu bile yeter. :)
Elimden son çıkanlar bunlar oldu. Hangimiz iş eğitimi dersinde makrome ile saksılık yapmadık ki? :) Bunu ne yapsam? dediğim ufak bir halka şu an bakmaya kıyamayacağım bir çerçeveye dönüştü. Kuzumu da unutmadım ona da renkli, neşeli bir çantacık yapıverdim.
Farkındayım o kadar çok ben, ben, ben dedim ki, bazen içinizden ''hep mi sen be kadın!?'' demiş olabilirsiniz. :) Ben tüm bunlarla uğraşırken küçük meleğim de koca bir seneyi devirdi kepler de takarmış cimcimem. Şimdilik kafanızı şişireceklerim bu kadardı. Umarım kendime verdiğim sözlere karşı daha duyarlı olur sık sık yazarım.
Hep mutlu kalalım...









Hiç yorum yok:
Yorum Gönder